Skip to content Skip to footer

Bağlanma temelli terapi

Bağlanma Kuramı

İlk olarak John Bowlby tarafından ortaya atılan bağlanma kuramı, neden bilimi olarak da bilinen etiyoloji, nesne ilişkileri kuramı ve psikodinamik yaklaşımların etkisiyle şekillenmiş bir kişilik gelişimi kuramıdır (Bretherton, 2000). Temel güven duygusunu oluşturan bağlanma anne ile bebek arasındaki ilişkinin türü, niteliği ve sürekliliğine bağlıdır. Özetle bağlanma, bebeğin kendisine en yakın durumdaki bakım veren kişiyle kurduğu iletişimde kullandığı, genellikle yaşamın ilk dokuz ayında ortaya çıkan ve gelişen davranışlar bütünüdür (Bowlby, 2012).

Anne ile bebek arasında oluşan davranış örüntüsünü tanımlayan bağlanma, yaşamın ilk zamanlarında başlayan, çevreyle kurulan etkileşim sonucunda gelişen, duygusal yönü olan, karşılıklı ve olumlu bir ilişkinin varlığını ifade etmektedir. Ayrıca bebeğin bakım veren kişiyi arama ve yakınlık kurma arayışı ile kendini gösteren ve özellikle stres durumlarında belirgin hale gelen, devamlılığı olan bir bağ olarak da tanımlanmaktadır (Bowlby, 2012).

Yetişkinlikte Bağlanma

Bağlanmanın ömür boyu devam eden bir süreç olduğunun anlaşılması yetişkinlik dönemindeki bağlanma stillerinin araştırılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim Bartholomew ve Horowitz (1991) bireyin kendine ve diğerlerine karşı değerlendirmelerinin merkezde olduğu «dörtlü bağlanma modeli‘‘ni ortaya koymuştur. Bu modele göre bireyin kendine ve diğerlerine yönelik algıları olumlu ve olumsuz olarak değişmekte ve sonuçta güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu olmak üzere dört farklı bağlanma stili oluşmaktadır. Olumlu benlik modeline sahip kişi özsaygısı yüksek ve sevilebilir olduğunu düşünen biridir. Benlik modelinin olumsuz olması ise düşük özsaygı ve sürekli başkalarından kabul görme beklentisini içermektedir. Başkaları modeli olumlu olan bireyler, diğerlerine güvenme ve onlardan destek görme ihtiyaçlarının farkındadır. Olumsuz başkaları modeli ise, diğerleriyle yakınlık kurmaktan kaçınma, onlara karşı kayıtsız olma ve ilişkilerle alakalı olumsuz beklentilere sahip olmak gibi davranış örüntülerini ortaya çıkarmaktadır (Sümer ve Güngör, 1999).

Güvenli Bağlanma: Bireyin benlik modeli ve başkalarına ilişkin algılarının ikisi birden olumlu ise, güvenli bağlanma stiline sahiptir. Bu bağlanma stilindeki kişiler ikili ilişkilerinde güven duyma ve yakınlık kurma konularında sorun yaşamazken kendilerini de değerli bir birey olarak görürler (Bartholomew ve Shaver, 1998). Güvenli bağlanma, sevilebilir ve güvenilir biri olma ve diğer insanları kabul edici tutumu yansıtmaktadır. Güvenli bağlanan bireyler terk edilme kaygısı yaşamazlar hem yakınlık kurabilir hem de özerkliklerini ortaya koyabilirler.

Saplantılı Bağlanma: Kendine yönelik değerlendirmesi olumsuz olan ancak diğerlerini olumlu gören bireylerde bu bağlanma stili görülmektedir. Saplantılı bağlanan kişiler kendilerine güvenmedikleri için diğerlerinin onayını ve kabul duygusunu aşırı önemserler (Bartholomew ve Shaver, 1998). Benlik modelinin olumsuz olması özgüven eksikliğinin yanı sıra değersizlik duygularını da ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlanma stiline sahip kişiler yakın ilişkilerinde takıntılı davranışlar göstermektedir (Bahadır, 2006). Saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerinden gerçekçi olmayan beklentilere sahiptir.

Kayıtsız Bağlanma: Olumlu benlik modeli ve olumsuz başkaları modelinin birleşiminden oluşan bu bağlanma stilindeki bireyler, diğer kişilerle yakınlık kurmaktan kaçınırlar. Özerkliğe aşırı önem veren bu kişiler; başkalarına ihtiyaç duymayı ve yakın ilişkilerin önemine karşı çıkarlar (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Benlik değerini korumanın yolunun diğer insanlarla ilişki kurmamaktan geçtiğini savunan kayıtsız bağlanan bireyler, bu şekilde davranarak kendilerini hayal kırıklığına uğramaktan koruduklarını düşünmektedirler (West ve George, 2002). Kayıtsız bağlanan bireyler yaşamlarını çoğunlukla işlerine ve hobilerine zaman ayırarak geçirirler (Bartholomew, 1990).

Korkulu Bağlanma: Olumsuz diğerleri ve olumsuz benlik modelinin birleşiminden oluşan bu bağlanma stili, reddedilme ve kaybetmenin acısını yaşamamak için diğer bireylerden kaçınırlar. Korkulu bağlanan bireyler güvenli bağlanan kişilerin tam tersi davranışlar sergilerler (Bartholomew ve Shaver, 1998). Bu bireyler kendilerini başkasının sevgisine layık olarak görmez, değersizlik duyguları içerisinde başkalarını da güvenilmez ve reddedici şekilde düşünürler